Merkez Bankası’nın Faiz Kararı Beklentisi ve Türkiye Ekonomisindeki Yansımaları

Bu hafta Türkiye ekonomisi için kritik bir haftaya giriyoruz. Çünkü Perşembe günü saat 14:00’te Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısının ardından politika faizine dair kararını açıklayacak. Uzun süredir piyasaların merakla beklediği bu karar, yalnızca finansal piyasaları değil; reel sektörü, yatırımcıyı ve tüketiciyi de yakından ilgilendiriyor.

Öncelikle, Merkez Bankası’nın neden faiz artırma ihtimali olduğuna bakalım. Son dönemde döviz kurlarını belirli seviyelerde tutmak amacıyla Merkez Bankası ciddi miktarda döviz satışı gerçekleştirdi. Özellikle dolar kurunu 38 TL seviyesinde dengelemek için yapılan bu satışlar, döviz rezervlerinin erimesine neden oldu. İşte bu nedenle uzmanlar, TCMB’nin faiz silahını yeniden devreye sokacağı görüşünde.

HSBC Portföy’ün tahminine göre Merkez Bankası şu anda %46 seviyesinde olan gecelik borç verme faizini %48,5 seviyesine çıkarabilir. Ayrıca politika faizi olan repo faizinde 250 baz puanlık artışla %45 seviyesine yükseltilmesi öngörülüyor.

Peki bu ne anlama geliyor? Şöyle düşünelim: Bugün bazı bankalar zaten %50 seviyesinde mevduat faizi sunuyor. Eğer Merkez Bankası politika faizini artırırsa, bu oranlar %52-53 seviyelerine yükselebilir. Yani vatandaşın bankaya parasını yatırarak kazanacağı faiz daha da artar. Bu durum döviz talebini azaltabilir çünkü insanlar ellerindeki Türk Lirası’nı dövize çevirmek yerine bankada değerlendirmeyi tercih eder.

Ancak bu durumun madalyonun öbür yüzü de var. Faiz artışı, şirketler için hiç de iyi bir haber değil. Ticari krediler, yani şirketlerin bankalardan aldıkları borçlar, halihazırda çok yüksek faizle veriliyor. Basit bir örnek verelim:

Bugün bir şirket bankadan kredi almak isterse %51 ile %60 arasında bir faizle karşılaşıyor. Bu faizin üzerine bir de sigorta, kredi kullandırım ücreti gibi yan masraflar eklenince maliyet %70’e kadar çıkabiliyor. Bu rakam yıllık bileşik faizle hesaplandığında %80’leri bile bulabiliyor. Bu kadar yüksek maliyetli krediyi hangi şirket kullanmak ister ki? İşte bu yüzden pek çok firma ya kredi kullanmıyor ya da kullanamıyor.

Durum böyle olunca Türkiye ekonomisi yavaşlıyor. Çünkü işletmeler yatırım yapmıyor, yeni personel almıyor, üretimini genişletmiyor. Bu durumu otomotiv sektöründen örnekle açıklayalım. 2024’ün ilk üç ayında, yani Ocak, Şubat ve Mart aylarında otomotiv üretimi geçen yılın aynı dönemine göre %8,7 daraldı. Satışlarda da %7,3’lük bir gerileme yaşandı. Benzer eğilimler pek çok sektörde gözleniyor.

Tüm bu gelişmelerin bir diğer sonucu da mal ve hizmet piyasalarında “reel fiyat düşüşleri”nin yaşanması. Bu kavramı biraz açalım. Örneğin, aylık enflasyon %2,5 seviyesindeyse ve bir malın fiyatı yalnızca %1,5 oranında artıyorsa, bu fiyat reel olarak düşmüş demektir. Yani fiyat artışı enflasyonun altında kaldığı için alım gücü açısından daha ucuz hale gelir. Bu durum ikinci el otomobil, konut gibi dayanıklı tüketim malları piyasalarında giderek daha belirgin hâle geliyor.

Peki yatırımcı bu ortamda ne yapıyor? Cevap basit: Faiz yüksekse, getirisi de yüksek olan ürünlere yöneliyor. Örneğin para piyasası fonları. 19 Mart sonrası bu fonların çoğunda zarar görülmüştü. Ancak Nisan ayı itibarıyla toparlandılar. Şu anda bu fonlar aylık bazda %3,5 civarında getiri sağlıyor. Eğer TCMB Perşembe günü faiz artırırsa, bu getirilerin %4’ün üzerine çıkması çok olası.

Yatırım fonlarının performansına baktığımızda, geçen hafta en çok kazandıran fonların başında hisse senedi fonları geliyor. Özellikle yurt dışı hisse fonları öne çıkıyor. Bunların hemen ardından gümüş fonları yer alıyor. Örnek vermek gerekirse, Yapı Kredi Portföy’ün Gümüş Fon Sepeti oldukça dikkat çekici bir getiri sağladı. Altın fonları ise geçen hafta gümüş kadar yükselmedi çünkü ons bazında gümüş altına göre daha hızlı değer kazandı.

Altın fiyatları da önemli bir gelişme gösterdi. Ons altın 3.245 dolarla tarihi bir zirve yaptı. Bu artışın arkasındaki temel sebep, ABD ile Çin arasında yeniden alevlenen ticaret savaşı. ABD Başkanı Trump’ın Çin’e uyguladığı gümrük vergilerine Çin’in karşılık vermesi ve bu savaşın kızışması, yatırımcıları güvenli limanlara yönlendirdi. Altın, gümüş ve İsviçre Frankı bu güvenli limanlar arasında.

Bu noktada kısa bir parantez açalım: İsviçre Frankı geçtiğimiz hafta dolar karşısında %5’ten fazla değer kazandı. Bu son 10 yılın en büyük haftalık değer kazanımı. Neden mi? İsviçre’nin ekonomik yapısı oldukça sağlam. Kişi başına düşen milli gelir en yüksek ülkelerden biri ve Avrupa Birliği’ne üye olmadığı için siyasi krizlerden görece bağımsız. Bu özellikleri nedeniyle İsviçre Frankı kriz zamanlarında güvenilen bir para birimi olarak öne çıkıyor.

Altına yatırım yapmak isteyenler için ise üç temel seçenek var:

  1. Fiziki altın almak: Vergisizdir ama saklaması zordur.
  2. Yatırım fonları: Kolay alım satım avantajı vardır ama vergiye tabidir.
  3. Altın sertifikaları: Borsa İstanbul’da işlem görür, makas aralığı düşüktür ve vergi yoktur. Ancak fiyatı bazen gram altından uzaklaşabilir.

Küresel piyasalara baktığımızda ise haftaya iyimser bir başlangıç görüldü. Bu iyimserliğin arkasında ABD Başkanı Trump’ın cep telefonu ve bilgisayar ürünleri için gümrük vergilerini ertelemesi var. Bu gelişme Apple gibi Çin’de üretim yapan firmaları rahatlattı ve küresel borsalarda risk iştahını artırdı. Ancak bu hava çok uzun sürmedi çünkü Trump bu vergileri kısa süre içinde yeniden getireceğini duyurdu.

Son olarak Borsa İstanbul’a bakalım. Haftaya %1’in üzerinde yükselişle başlayan BIST 100 endeksi, 9456 seviyesini gördü ancak bu yükselişi sürdüremedi. Kapanışta 9423 seviyesinde %0.45 artıda kaldı. Banka hisseleri, faiz artışı beklentisiyle değer kaybederken, sanayi hisselerinde güçlü bir yükseliş yaşandı. En dikkat çekici hareket ise Türk Hava Yolları’nda (THYAO) oldu. Tera Yatırım’ın yaptığı yüksek hacimli alımlar, bu hissede yukarı yönlü hareketi tetikledi.

Bugünkü işlem hacmi toplamda 127 milyar lira seviyesindeydi. Hisseler arasında bazıları 19 Mart’taki düşüşten toparlanmayı başardı. Bu hisseler orta ve uzun vadeli yatırımcıların ilgisini çekiyor. Gün sonunda en fazla para girişi yaşanan hisseler arasında Koza Altın, Ereğli, Sasa ve Ülker gibi firmalar öne çıkarken; Garanti, İş Bankası, Tüpraş, Pegasus ve Turkcell gibi hisselerde satışlar dikkat çekti.

Sonuç olarak, Merkez Bankası’nın Perşembe günü alacağı karar, sadece finansal sistem değil; reel ekonomi ve günlük yaşam üzerindeki etkileriyle büyük önem taşıyor. Faiz artışı, yatırımcıya kazanç sağlayabilir ama ekonomideki durgunluğu da derinleştirebilir.

Yeni analizlerde görüşmek üzere. Gelişmeleri kaçırmamak için takipte kalın.

Etiketler: , , , ,

Benzer Yazılar

Yazar:
Önceki Yazılar Sonraki Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

0 paylaşım